Bir Adımla Başlar – Harekete Geçmenin Yolu
- Sümeyye Özçelik
- 8 May
- 3 dakikada okunur
Harekete geçmek çoğu zaman sanıldığı kadar kolay değildir. Bilgiler birikir, fikirler oluşur, hatta kararlar verilir. Yine de uygulamaya geçmekte zorlanırız.
Çünkü bilmek ile yapmak arasında çoğu zaman ince ama güçlü engeller vardır: korku, belirsizlik, mükemmeliyetçilik ya da sadece erteleme alışkanlığı.
Bildiğini yaşamak, hissettiğini uygulamak ve küçük adımlarla ilerleyebilmek istiyorsan; kendine söz verip erteliyorsan, hep “yarın” diyorsan, ya da nereden başlayacağını bilmiyorsan…
Belki de tam burasıdır başlangıç noktan.

Neden Harekete Geçemiyoruz?
Kendini tanımak, değerlerini biliyor olmak şahane bir başlangıç. Ama uygulamaya geçmediğinde, bu farkındalık içerde sıkışıp kalabilir.
Hareket etmek sadece karar vermek, bilmek, farkında olmak ile ilgili değildir; içerden bir güven duygusuna ihtiyaç duyar. Bu güveni “her şey mükemmel olduğunda” bulacağını sananlardan mısın? Kendini korumak için adım atmaktan geri duranların iç sesi daima şu soruları tekrarlar:
“Hazır mıyım?”
Çoğunlukla değilsindir, ve mükemmel olmamak endişesiyle bu soruda sıkışıp kalmışsındır. Eleştirilmekten korktuğun için durursun.
“Ya yanlış yaparsam?”
Harekete geçtiğinde karşına çıkacak şeylerin belirsizliği seni kanatları altına almıştır. Bilinmeyene savrulmamak için durursun.
“Ya yapamazsam, rezil olursam?”
Daima başarı odaklı kurgulara başrol olmaya eğilim gösteririz. Başarısızlık korkusuyla olduğun yerde donakalır, yetersiz hissetmemek için durursun.
“Şu an fena değil, idare ederim…”
Hareket etmek çoğu zaman konfor alanından çıkmayı gerektirir. Mevcut şartların güvenliği seni bir sonraki adım için bekletmeye devam eder. En azından “başlamamış” olmakla kendini güvende tutar, durursun.
Tüm bu sorular bizi olduğumuz yerde sabitler. Bir noktadan sonra, “bir gün başlarım” dediğimiz şey, hiç başlamadığımız bir hikâyeye dönüşür.
Küçük Bir Gerçek:
Harekete geçmek için %100 hazır hissetmen gerekmez.
Çoğu zaman “hazır olmadığını düşündüğün anda” attığın adımlar, dönüşümün kapısını açar.
Küçük Bir Egzersiz: Mükemmel Olmayan İlk Adım
Bir kâğıt & kalem al ya da telefonunun notlar uygulamasını aç. Kendine şu soruyu sor:
| “Eğer başarısız olma ihtimalim olmasaydı, bugün hangi adımı atardım?”
Ardından şunu ekle:
| “Bu adımı daha küçük ve uygulanabilir hale getirmenin bir yolu var mı?”
Örnek:
“Yeni bir işe başvurmak istiyorum.”
➡ Önce sadece CV'mi güncelleyebilirim.
➡ Ardından bir arkadaşımın önerdiği pozisyon için başvuru yapabilirim.
Psikolojik araştırmalar, küçük adımlarla başlanan hedeflerin çok daha sürdürülebilir olduğunu gösteriyor. Stanford Üniversitesi’nde davranış bilimci B.J. Fogg tarafından geliştirilen Tiny Habits modeli, bu fikri destekliyor:
| “Davranışı küçült, harekete geçişi kolaylaştır.”
Ayrıca, psikolojide “Action Bias” (harekete geçme yanlılığı) olarak adlandırılan etkiye göre, küçük de olsa bir adım atmak zihinsel yükü hafifletiyor. Belirsizlikle başa çıkmayı kolaylaştırıyor ve harekete geçen zihin, kontrol algısını yeniden kazanıyor.
Küçük adımlar, içini rahatlatır. Hareket ettikçe netlik artar.
Ve çoğu zaman, yol yürürken görünür hale gelir.
Koçluk Bu Sürece Nasıl Katkı Sunar?
Bir koç, sana hedefe ulaşmanın “doğru yolu”nu söylemez. Bunun yerine, senin iç sesini duyabilmen ve kendi yolunu sadeleştirebilmen için ayna olur. Hedefe giden gerçekçi adımları belirlemen için alan açar.
Koçluk, bu adımların önündeki düşünsel engelleri fark etmene yardımcı olur. Bu süreçte:
Neyi ertelediğini değil, neden ertelediğini keşfedersin.
Ne yapmak istediğini değil, neye engel olduğunu düşündüğünü anlarsın.
Kararsızlıklarının arkasındaki inanç kalıplarına yakından bakarsın.
Ve bu farkındalıklar çoğu zaman basit ama güçlü sorularla başlar:
“Ya yapamazsam?” → Bu düşünce gerçekten kime ait?
“Böyle biri değilim.” → Bu söylemin kaynağı nedir?
“Zaten zamanım yok.” → Zaman ayıramadığını düşündüğün bu konu, hayatında nerede duruyor?
Bu tür sorularla koçluk, seni adım atmaktan alıkoyan iç engelleri ve direnç noktalarını fark etmene yardım eder. Bu farkındalıkla içindeki durağanlığı çözerek harekete geçmeni kolaylaştırır.
Gerçek dönüşüm, “hazır olmamaya rağmen” atılan küçük adımlarla başlar.
Kimi zaman dev bir adım değil, sadece küçük bir hareket gerekir: Mail atmak, biriyle konuşmak, bir not almak… Ve en önemlisi: “Beklemek zorunda değilim.” diyebilmek.
Bildiğini yaşamak, hissettiğini uygulamak, düşündüğünü denemek…Bunların hiçbiri kusursuz bir planla değil, içindeki sesi duymaya cesaret ettiğin anda gerçekleşmeye başlar.
Bugün küçük ama kararlı bir adım atmak, yarının gidişatını değiştirme gücüne sahip.
Peki sen, bugün neyi ertelemeyeceksin?
Comments